bugün

entry'ler (1415)

ismail hakkı bursevi

1063 Zilkadesinde (Ekim 1653) bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Aydos’ta doğdu. Uzun süre Bursa’da yaşadığı için Bursevî, bir süre Üsküdar’da ikamet ettiğinden Üsküdârî, Celvetiyye tarikatına mensup olduğu için Celvetî nisbelerini kullanmış, özellikle Bursevî nisbesiyle meşhur olmuştur. Tamâmü’l-feyż ve Silsilenâme-i Celvetî başta olmak üzere bazı eserlerinde hayatı hakkında bilgi veren ismâil Hakkı’ya dair çalışmalar esas itibariyle bu bilgilere dayanır. Ancak oldukça hareketli bir hayat geçirdiğinden bu çalışmalarda yer yer eksiklik ve yanlışlıklara rastlanmaktadır. istanbul’un Aksaray semtinde doğup büyüyen babası Mustafa Efendi, ismâil Hakkı’nın doğumundan bir yıl evvel evi yanınca Aydos’a gidip yerleşmişti. Daha önce istanbul’da tasavvufî çevrelerle irtibatı olduğu anlaşılan Mustafa Efendi, Aydos’ta da bu ilgisini sürdürerek Zâkirzâde Abdullah Efendi’nin halifesi sıfatıyla o sıralarda Aydos’ta irşad faaliyetinde bulunan Celvetî şeyhi Atpazarî Osman Fazlı ile yakınlık kurmuştu. Yedi yaşında annesini kaybeden ismâil Hakkı’ya büyükannesi bakmaya başladı. Osman Fazlı Efendi’nin halifesi Ahmed Efendi’den Arapça dersleri alan ismâil Hakkı, Osman Fazlı’nın Aydos’a uğrayan Edirne halifesi Seyyid Abdülbâki Efendi ile birlikte Edirne’ye gitti (1074/1664). Burada din ilimlerini öğrenirken bir yandan da hüsn-i hatla meşgul oldu. Osman Fazlı’nın bir halifesinden fıkıh ve kelâmla ilgili kitaplar okudu. Tahsilini tamamlayınca Abdülbâki Efendi onu istanbul’da bulunan Osman Fazlı’nın yanına gönderdi. ismâil Hakkı 1083 Rebîülevvelinde (Temmuz 1672) bu şeyhe intisap etti. Kendisinden kelâm ve ferâiz ilimlerini, el-Muṭavvel hâşiyesini hazırladığı sırada el-Muṭavvel’i, fıkıh usulüne dair Tenḳīḥu’l-uṣûl adlı eseri okudu. Mehmed Efendi’den tecvid ve diğer bazı hocalardan Farsça dersleri aldı. Meşhur şairlerin Farsça divanlarını ve ayrıca bazı eserleri inceledi (Tamâmü’l-feyz-II, s. 80-81). Hâfız Osman’dan hüsn-i hat meşketti. Üç yıl sonra şeyhinin izniyle Zeyrek Camii’nde halvete giren ismâil Hakkı doksan gün süren halvetten çıkınca dervişlere hizmetle görevlendirildi. Bir süre sonra şeyhi ona kendi yerine vaaz etmesini söyledi, 1086’da da (1675) halife tayin ederek Üsküp’e gönderdi.

Beraberindeki üç dervişle birlikte Üsküp’e giden ismâil Hakkı (Rebîülâhir 1086 / Temmuz 1675) muhtelif camilerde vaaz etmeye, isteyenlere zâhirî ilimlere dair dersler vermeye başladı. Harap bir tekke onarılarak kendisine tahsis edildi. Bir süre burada kaldıktan sonra yeni bir zâviyede irşad faaliyetlerini sürdürdü. 1087’de (1676) Şeyh Mustafa Uşşâkī’nin kızı ile evlendi. ismâil Hakkı vaazlarında, dine aykırı davranışlarını gördüğü Üsküp müftüsünü ve şehrin bazı ileri gelenlerini eleştirmeye devam edince muhalifleri tarafından mahkemeye verildi. ismâil Hakkı ve davacıları istanbul’a giderek Şeyhülislâm Çatalcalı Ali Efendi, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Rumeli kazaskeri Beyâzîzâde Ahmed Efendi ile görüştüler. Aralarını bulması için görevlendirilen Osman Fazlı Efendi tarafları barıştırdı. Altı yıl süren bu çekişme ortadan kalkar gibi olduysa da muhalifleri ismâil Hakkı’yı Üsküp’ten sürdürmek için tekrar faaliyete başlayınca Osman Fazlı ona Köprülü’ye gitmesini tavsiye etti. Köprülü’de on dört ay kalan ismâil Hakkı, Ustrumca halkının Osman Fazlı’dan kendisini kasabalarına göndermesini istemeleri üzerine oraya gitti (1093/1682).

ismâil Hakkı 1096’da (1685), IV. Mehmed’e nasihatte bulunmak üzere Edirne’de bulunan Osman Fazlı tarafından Edirne’ye çağrıldı. Şeyhinin evinde üç aya yakın bir süre misafir kaldı ve onun gözetiminde Fuṣûṣü’l-ḥikem’i okuma imkânı buldu. Osman Fazlı, Bursa halifesi Sun‘ullah Efendi’nin vefat etmesi üzerine ismâil Hakkı’yı Bursa’ya halife olarak tayin etti (Cemâziyelâhir 1096 / Mayıs 1685). Şeyhinin tavsiyesine uyarak Ulucami’de ve diğer bazı camilerde vaaz vermeye 1096 Şâbanından (Temmuz 1685) itibaren vaazlarında Kur’ân-ı Kerîm’i Fâtiha’dan başlayarak tefsir etmeye, vaazda söylediklerine tasavvufî yorumlar ekleyip şiirler zikrederek ve Arapça olarak yazıya geçirmeye başladı. Bu şekilde meydana getirdiği Rûḥu’l-beyân adlı tefsirini Cemâziyelevvel 1117’de (Eylül 1705) tamamladı. Bu arada başka eserler de kaleme aldı. Bursa’da ikametinin ilk zamanlarında kendini riyâzete verdiğinden oturacak ev ve geçimini temin hususunda sıkıntılar çekti. Bursa’ya halife tayin edildikten bir buçuk yıl sonra istanbul’a şeyhini ziyarete gitti. Ardından dört defa daha aynı amaçla istanbul’a giden ismâil Hakkı şeyhini son olarak sürgünde olduğu Kıbrıs’ta ziyaret etti (1102/1690-91). Şeyhi bu ziyaret sırasında yerine onu tayin etti.

1107-1108 (1695-1696) yıllarında ismâil Hakkı, askerin moral gücünü arttırmak için II. Mustafa’nın daveti üzerine katıldığı I ve II. Avusturya seferlerinde yaralanarak Bursa’ya döndü. 1111’de (1700) hacca gitti, yedi ay kadar Mekke ve Medine’de kaldı. Hac dönüşünde Medine ile Tebük arasındaki Ulâ yakınlarında eşkıyanın baskınına uğradı, canını zor kurtardı. Esrârü’l-hac adlı eseri bu sırada kayboldu. Muharrem 1122’de (Mart 1710) ikinci defa hac niyetiyle yola çıktı. Bir ay kadar istanbul’da kaldıktan sonra deniz yoluyla iskenderiye’ye, oradan da Kahire’ye ulaştı. Kahire’de Şeyhûniyye Medresesi bitişiğindeki Kādirî Dergâhı’na yerleşti. iki aydan fazla kaldığı Mısır’da ulemâ, tasavvuf erbabı ve halkla irtibat kurdu; aralarında Ezher müderrislerinin bulunduğu bazı kişilere icâzetnâme verdi. Hac dönüşü istanbul’da iki buçuk ay kalıp Bursa’ya gitti. Cemâziyelâhir 1126’da (Haziran 1714) Tekirdağ’a geçerek irşad faaliyetini burada sürdürdü. Âişe Hanım ve muhtemelen şeyhinin kızı Hanîfe Hanım’la burada evlendi. 1129’da (1717) tekrar Bursa’ya döndü. Aynı yıl Muhyiddin ibnü’l-Arabî’ye duyduğu sevgi sebebiyle Şam’a gitti. Şam’da on kadar eser kaleme alan ismâil Hakkı, Tuhfe-i Recebiyye adlı eserini Şam Valisi Receb Paşa’ya takdim etti. Bu sırada Şam’da bulunan Abdülganî en-Nablusî ile, sigara içmenin câiz olup olmadığına dair tartışmalar yüzünden aralarının açık olduğu anlaşılmaktadır.

Şâban 1132’de (Haziran 1720) Şam dönüşü Üsküdar’a yerleşen ismâil Hakkı’ya Damad ibrâhim Paşa bir ev hediye etti ve çeşitli ihsanlarda bulundu. Ancak istanbul’da devlet ricâli üzerinde şeyhi ve Aziz Mahmud Hüdâyî kadar etkili olamadı. Kendisi bunu daha ziyade zamanındaki ricâlin kabiliyet noksanlığına bağlar. Üsküdar Ahmediye Camii’nde cuma vâizi olarak görev yaparken hakkında vaazlarında vahdet-i vücûd meselesinden bahsettiği, islâm akîdesine aykırı sözler sarfettiği iddiasıyla takibat açıldı. Pek çok kişinin şahitliğiyle suçlamanın asılsız olduğu anlaşıldı. Bu olayın ardından 1135’te (1723) istanbul’dan ayrılıp Bursa’ya döndü. Kendi imkânlarıyla bir cami inşa ettirdi. Son yıllarını da irşad faaliyeti ve eser telifiyle geçiren ismâil Hakkı 9 Zilkade 1137’de (20 Temmuz 1725) vefat etti. Kabri Tuzpazarı’nda yaptırdığı caminin kıble tarafındadır. Ölümünden üç yıl evvel yazdığı Kitâbü Nakdi’l-hâl adlı eserinde yer alan (vr. 236a) bir manzumesinin son beytindeki, “Hakkıyâ envâr-ı Hak’la pür oldu merkadi” mısraında vefatını önceden haber verdiği kabul edilir.

Şeyhi Osman Fazlı’nın yanı sıra başta Muhyiddin ibnü’l-Arabî olmak üzere Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Sadreddin Konevî, Üftâde ve Aziz Mahmud Hüdâyî’nin ismâil Hakkı’nın üzerinde büyük tesirleri olduğu görülmektedir. Vahdetî Osman Efendi, oğlu Mehmed Bahâeddin, Zâtî Süleyman Efendi, Hikmetî Mehmed Efendi, Derûnîzâde Mehmed Hulûsî Efendi ve Şeyh Yahyâ Efendi yetiştirdiği halifeler arasında zikredilebilir.

Vahdet-i vücûd anlayışına sıkı sıkıya bağlı olan ismâil Hakkı, hakîkat-i Muhammediyye’nin zuhurunu ayın bir aylık hareketine benzeterek anlatır. Ona göre hakîkat-i Muhammediyye mutlak nübüvvet ve velâyeti içerir. Her nebî ve velînin nübüvvet ve velâyetten belli bir payı vardır. ilâhî bir nur olan nübüvvetin Hz. Âdem’de hilâl kadar olan zuhuru Hz. ibrâhim’de ayın on dördü gibidir. Hz. Muhammed’de bu zuhur kemale ererek ayın on beşinci gecesindeki dolunayın zuhuru gibi olmuş ve bu hakikat en kâmil anlamıyla tecelli etmiştir. Zira Hz. Peygamber insanları Hakk’ın zât, sıfat ve ef‘âline davet etmiş, davet onunla zâhirde ve bâtında tamamlanmış, kendisinden sonra başka bir peygambere ihtiyaç kalmamıştır. Bu sebeple o hatmü’l-enbiyâdır. Hz. Muhammed’den sonra bu zuhur yavaş yavaş azalmaya, dolunaydan hilâle doğru gitmeye başlamıştır. Ancak ondan sonra peygamber gelmeyeceğinden nübüvvet nuru onun şeriatının aynasında parlamaya devam edecektir. Velâyet mertebesi nübüvvetin özü gibidir ve nübüvvetten öncedir. Velâyet derecelerinin sonu nübüvvet makamlarının başıdır. Nübüvvet velâyete dayanır; her nebî velîdir, ancak her velî nebî değildir. Velâyetin peygamberlerde zuhuru asalet yoluyla, onların ümmetlerinden olan velîlerde ise tebaiyyet ve veraset yoluyladır. Bu ümmette velâyete vâris olmak bakımından velâyetin ilk zuhûru Hz. Ali’de hilâl, ibnü’l-Arabî’de dolunay gibidir. Dolayısıyla ibnü’l-Arabî hatmü’l-evliyâdır. Ondan sonra velâyet nuru kıyamete kadar kutubların ve onlara tâbi olanların kalplerindedir. ismâil Hakkı’ya göre zuhur bakımından “hatm” olması ibnü’l-Arabî’nin Hz. Ali’den veya Hz. Ali’nin diğer sahâbîlerden üstün olduğu anlamına gelmez. Mârifetullahtan, zâhirî ve bâtınî ilimlerden ibaret gördüğü ilmî kerametleri kevnî kerametlerden üstün tutan ismâil Hakkı’ya göre mârifetullah keşif ve kerametten üstündür. Bir velîden hârikulâde bir şey sâdır olsun veya olmasın mârifetullah şeref olarak ona yeter. Çünkü keramet velâyet için şart değildir.

ismâil Hakkı sekr yerine sahvı, şathiyyât yerine temkini ve bulunulan mertebeye uygun davranmayı benimsemiş, “ene’l-hak” diyen Hallâc-ı Mansûr’u, “sırr”ı fâş ettiğine inandığı Niyâzî-i Mısrî’yi, Şeyh Bedreddin’i, birtakım Mevlevî, Kalenderî, Bektaşîler’i ve eksik taraflarını gördüğü diğer kişi ve zümreleri tenkit etmekten geri durmamıştır. Tasavvuf ehlinin ve özellikle vahdet-i vücûdun aleyhinde söz söyleyen ulemâyı da tarikat adına şeriatta ihmal ve gevşeklik gösterenleri de şiddetle eleştirmiştir. Ona göre Hz. Peygamber’in nübüvvet ve velâyet nuru olmak üzere iki nuru vardır. Nübüvvet nuru şeriat nuru, velâyet nuru ise hakikat nurudur. Resûl-i Ekrem kıyamete kadar biri zâhir, diğeri bâtınla alâkalı bu iki nurla aramızdadır. Bu iki nura tâbi olmayan ve onlarla hidayet bulmaya çalışmayan kimse Peygamber’e uymayı terketmiştir.

ismâil Hakkı Bursevî, Mevlevîliğin Şems kolu ve Bayramî Melâmîleri dışında bütün tasavvufî çevrelerde geniş kabul görmüş, birçok eseri basılmış ve yaygın biçimde okunmuştur. Ancak Mevlevîler’in Şems kolu ve Bayramî Melâmîleri, Silsilenâme-i Celvetî adlı eserinde Hz. Peygamber’in anne ve babasının kâfir olduğuna dair rivayete yer vermesi, amcası Ebû Tâlib’in küfür üzere öldüğünü söylemesi yüzünden onu şiddetle eleştirmiş, mezarını ziyaret etmeyi dahi uygun görmemiştir. ismâil Hakkı’nın Celvetiyye’nin Hakkıyye şubesinin kurucusu olduğu kaydedilmişse de (Bandırmalızâde, s. 38) böyle bir tarikat fiilen teşekkül etmemiştir.

Eserleri. 100’den fazla eser yazdığını belirten ismâil Hakkı bunların bir kısmının adını da zikretmiştir. Bazı eserlerinin birden fazla ismi olması, mecmua ve vâridât türü kitaplarının birbirine karıştırılması gibi sebeplerle eserlerinin sayısı çok farklı gösterilmiştir. Hadîkatü’l-cevâmi‘de altmış sekiz, Ziyâret-i Evliyâ’da elli, Yâdigâr-ı Şemsî’de 115, Osmanlı Müellifleri’nde 105, Sefîne-i Evliyâ’da 120, Kemâlnâme-i Hakkı’da 132, Türk Azizleri’nde 134 eserinin adı zikredilmektedir. ismâil Hakkı’nın çalışmalarıyla ilgili en geniş araştırmayı yapan Sakıp Yıldız bunların sayısını 127 olarak belirlemiştir. Ancak Sakıp Yıldız’ın listesinde de eksiklik ve tekrarlar vardır. Eserlerinin çoğu Türkçe, kırk kadarı Arapça’dır. Türkçe ve Arapça’nın karışık olarak kullanıldığı çalışmaları da vardır. Onun manzum eserlerinin yanı sıra mensur eserlerinin içinde de çok sayıda şiiri yer almaktadır. Kendisi manzumelerinin 10.000’den fazla olduğunu söyler. Hüseyin Vassâf ise bir eserinde ismâil Hakkı’nın şiirlerinin 70.000 beyitten (Sefîne, III, 50), diğer eserinde 100.000 beyitten fazla olduğunu belirtir (Kemâlnâme-i Hakkı, s. 31). Aynı zamanda bestekâr olan ismâil Hakkı kendisinin ve Aziz Mahmud Hüdâyî’nin bazı ilâhilerini bestelemiştir. Çalışmalarında değişik ilimlerle ilgili konular iç içe ele alındığından eserlerinin konulara göre tam bir tasnifini yapmak oldukça güçtür.

A) Tefsir. 1. Rûḥu’l-beyân fî tefsîri’l-Ḳurʾân. 1117’de (1705) tamamlanan eserde önce vaaz olarak takrir edildiğinden mev‘izaya ağırlık verilmiş, sonraki dönemlerde de mev‘iza türü için önemli bir kaynak olmuştur. Müellif nüshası Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi’nde bulunan Rûḥu’l-beyân’ın (Genel, nr. 12-27) çeşitli baskıları yapılmıştır (istanbul 1255, 1285, 1286, 1306, 1330, 1333; Bulak 1255, 1264, 1276, 1278, 1287). Eserin M. Ali Sâbûnî tarafından Tenvîrü’l-eẕhân min tefsîri Rûḥi’l-beyân adıyla yapılan özetini (Dımaşk 1988) Abdullah Öz’ün içinde bulunduğu bir heyet Türkçe’ye çevirmiştir (istanbul 1995-1996).

2. Ta‘lîka alâ evâili Tefsîri’l-Beyzâvî (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 31 [müellif hattı]).

3. Şerḥ ʿalâ tefsîri cüzʾi’l-aḫîr li’l-Ḳāḍi’l-Beyżâvî (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 28-30 [müellif hattı]).

4. Tefsîr-i Sûreti’l-Fâtiha (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 83, vr. 32b-57a).

5. Tefsîru Âmene’r-Resûl (Beyazıt Devlet Ktp., Genel, nr. 3507, vr. 44a-56b; Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 414, vr. 153b-157b).

6. Tefsîru Sûreti’l-ʿAṣr (Beyazıt Devlet Ktp., Genel, nr. 3507, vr. 63a-64b).

7. Tefsîru Sûreti’z-Zelzele (Beyazıt Devlet Ktp., Genel, nr. 3507, vr. 116a-121a). Müellif son üç risâleyi, ikinci defa hacca giderken uğradığı Mısır’da bazı âlimlerin ve meşâyihin talebi üzerine kaleme almıştır. Aynı sebeple birkaç âyeti de (el-Bakara 2/21-22; eş-Şûrâ 42/28) tefsir etmiştir (Beyazıt Devlet Ktp., Genel, nr. 3507, vr. 78a-96a).

8. Levâʾiḥ teteʿallaḳ bi-baʿżi’l-âyât ve’l-eḥâdîs̱ (Makālât-ı ismâil Hakkı [istanbul 1288] içinde).

9. Kitâbü’l-Mirʾât li-ḥaḳāʾiḳı baʿżi’l-eḥâdîs̱ ve’l-âyât (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 40 [müellif hattı]). ismâil Hakkı ayrıca bazı âyetlerin kısa tefsirlerini, yer yer de bazı hadislerin şerhlerini yapmıştır. Bu şekilde hazırlanmış müellif hattıyla birkaç mecmua vardır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 32, 33; iÜ Ktp., AY, nr. 1363; TY, nr. 3706).

B) Tasavvuf. 1. Rûhu’l-Mesnevî (Şerhu’l-Mesnevî). Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Mes̱nevî’sinin ilk 738 beytinin şerhidir (I-II, istanbul 1285, 1287).

2. Şerhu’l-Muhammediyye (Ferâhu’r-rûh). Yazıcıoğlu Mehmed Efendi’nin Muhammediyye’sinin şerhi olup çeşitli baskıları yapılmıştır (Bulak 1252, 1255, 1256, 1258; istanbul 1274, 1294).

3. Tamâmü’l-feyż fî bâbi’r-ricâl. Baş tarafında tarikatların menşei, amacı, biat ve intisap, evrâd, mürşidin vasıfları, Celvetî silsilesi gibi konuların ele alındığı eserin büyük bir kısmını Osman Fazlı’nın hayatı, kerametleri, eserleri, değişik konuşmalarından derlenen notlar teşkil eder. Ayrıca müellifin kendisiyle ilgili bilgiler verdiği eserin edisyon kritiği Ramazan Muslu ve Ali Namlı tarafından yapılmıştır (bk. bibl.).

4. Silsilenâme-i Celvetiyye (Kitâbü’s-Silsileti’l-Celvetiyye). Celvetiyye meşâyihi hakkında bilgilerin yer aldığı eserin son tarafında tarikat âdâb ve erkânından söz edilmektedir. Silsilenâme 1291’de (1874) istanbul’da basılmış ve ilyas Efendi tarafından Latin harflerine çevrilmiştir (ismâil Hakkı Bursevî’nin Kitâbü’s-Silsileti’l-Celvetiyyesi, 1994, yüksek lisans tezi, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).

5. Kitâbü’l-Hitâb. itikad ve ibadet konularının yanı sıra çeşitli tasavvufî meseleleri ve kavramları ihtiva eder. istanbul’da basılan eser (1256, 1292) i. Turgut Ulusoy (istanbul 1975) ve Bedia Dikel (istanbul 1976) tarafından sadeleştirilerek yayımlanmıştır.

6. Kitâbü’n-Necât. Şam’da kaleme alınan eserde tarikat, mârifet, hakikat, vahdet, Allah’ın sübûtî sıfatları, dört büyük melek, bazı büyük peygamberler, Hulefâ-yi Râşidîn, dört mezhep imamı, keramet, kabir ve kıyamet ahvâli, cennet ve cehennem gibi konular üzerinde durulmuştur (istanbul 1290).

7. Şerh-i Usûlü’l-aşere. Necmeddîn-i Kübrâ’nın el-Uṣûlü’l-ʿaşere adlı eserinin tercüme ve şerhi olup (istanbul 1256, 1291) Mustafa Kara tarafından sadeleştirilerek Necmeddîn-i Kübrâ’nın diğer iki eseriyle birlikte neşredilmiştir (Necmüddîn Kübrâ, Tasavvufî Hayat, istanbul 1980, s. 33-70).

8. Tuhfe-i Recebiyye. Esmâ-i hüsnâdan bazı isimlerin şerhi olan eser Şam Valisi Receb Paşa’ya takdim edilmiştir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1374 [müellif hattı]).

9. Risâle-i Şerh-i Esmâ-i Seb‘a (Şerh-i Kelime-i Tevhîd, Kitâbü Şecereti’t-tevhîd, Kitâbü’t-Tevhîd). Risâlede Halvetiyye ve Celvetiyye tarikatlarında sülûkte esas alınan lâ ilâhe illallah, Allah, hû, hak, hay, kayyûm ve kahhâr isimleri şerhedilmiştir (Millet Ktp., Şer‘iye, nr. 1252).

10. Risâletü’l-Hazarât. Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin et-Taʿrîfât’ındaki “el-Hazarâtü’l-hamsü’l-ilâhiyye” ve “el-insânü’l-kâmil” maddelerinin şerhidir (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 189, vr. 136a-164b).

11. Kenz-i Mahfî. Eserde, “Küntü kenzen mahfiyyen” hadisi ele alınmış, müellifin vâridâtı ve bunların şerhlerine de yer verilmiştir (istanbul 1290, 1307). Abdülkadir Akçiçek kitabı Gizli Hazine adıyla sadeleştirmiştir (istanbul 1967, 1980).

12. Kitâbü Hücceti’l-bâliğa. insanın vasıfları, ism-i hû, vücûd-i mutlak, ruh, fenâfillâh, esmâ-i ilâhî, erbâb-ı zâhir, sâlikin vasıfları ve sülûkün mertebeleri gibi bazı konuların yer aldığı eser Reşeḥât’ın kenarında basılmıştır (istanbul 1291, s. 2-123).

13. Tuhfe-i ismâiliyye. iman ve amel konularının yanı sıra bazı tasavvufî öğütleri ihtiva etmekte olup müellifin katıldığı Nemçe ve Erdel seferlerinde yol arkadaşı Lefkevîzâde Hacı ismâil Piyâde’nin isteği üzerine yazılmıştır (istanbul 1292, 1303).

14. Tuhfe-i Halîliyye. iman hakkındadır (istanbul 1256, 1293).

15. Tuhfe-i Bahriyye. ismâil Hakkı’nın zikir meclislerine katılan Has bahçeler müfettişi Bahri Hüseyin Efendi’ye ithaf edilmiştir. Hû ismi, tevhid, cem‘, fark, kara ve denizin bazı esrarı gibi konulardan bahseder (Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 637/9).

16. Risâle-i Hüseyniyye. Aynı kişiye ithaf edilmiş olup Hüseyin isminin tasavvufî yorumu hakkındadır (Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 637/10). Yer ve zaman belirtilmeyen bir baskısı yapılmıştır.

17. Sülûkü’l-mülûk (Tuhfe-i Aliyye). Sırât-ı müstakîm, vezirlik mertebesi, Hz. Ali’nin duası ve ibadet şekilleri gibi konuların ele alındığı eser Ali Paşa’ya sunulmuştur (Âtıf Efendi Ktp., nr. 1412/1).

18. Tuhfe-i Hasekiyye. Serhasekiyan Tûbâzâde Mehmed Ağa’ya ithaf edilen bir eserdir (DTCF Ktp., ismail Saib Sencer, nr. 2029 [müellif hattı]).

19. Kitâbü’s-Sülûk (Tuhfe-i Vesîmiyye). Enderun ağalarından Seyyid Ahmed Vesîm için yazılmıştır (istanbul 1240).

20. Şerh-i Ebyât-ı Fusûs. Fuṣûṣü’l-ḥikem’in “Kelime-i ishâkıyye Fassı”nın sonunda yer alan beyitlerin şerhidir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1474/3).

21. Tuhfe-i Atâiyye. insân-ı kâmil, vahdet-i vücûd, Celvetiyye tarikatı, kutub, şeriat ve tarikat ilişkisi gibi konulara dairdir (istanbul 1304).

22. Tuhfe-i Ömeriyye. Tevhid, vahdet-i vücûd, tevhidin kısımları, esmâ-i seb‘a, iman, ihsan, velâyet, nübüvvet, zikir gibi konuları ihtiva eder (istanbul 1240).

23. Risâle-i Bahâiyye. ismâil Hakkı’nın, oğlu Mehmed Bahâeddin için yazdığı küçük bir eserdir (Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 476, vr. 70-75).

24. Kitâbü’ş-Şecv. Belâ, belânın sebebi ve hüzün hakkındadır (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 789/1 [müellif hattı]).

25. Mecîʾü’l-beşîr li-ecli’t-tebşîr. Hz. Muhammed’in müjdeci olarak gelmesi hakkında Arapça bir eserdir (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 789/2 [müellif hattı]).

26. Vesîletü’l-merâm. Cüneyd-i Bağdâdî’nin, sahih bir sülûk ve halvetten faydalanmak için gerekli olduğunu söylediği sekiz şart ve bunların izahı, nebîler ve velîler arasındaki farklar, şeriat ve tarikata göre amel edenlerin tabakaları, ilâhî sıfatlar gibi konuları ele alır (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2260, vr. 58-97). Aynı kütüphanede Risâle fi’t-tasavvuf adıyla kayıtlı eser (Lâleli, 1372/1) Vesîletü’l-merâm’ın eksik bir nüshasından ibarettir.

27. Risâle-i Nefesü’r-Rahmân. Seyyid Abdurrahman adlı bir kişiye ithaf edilen ve konuları çok dağınık olan kitap ismâil Hakkı’nın en son çalışmalarındandır (Âtıf Efendi Ktp., nr. 1405/2).

28. Şerh-i Salavât-ı ibn Meşîş. Abdüsselâm b. Meşîş el-Hasenî’nin çeşitli müellifler tarafından defalarca şerhedilen salavatının tercüme ve şerhidir (istanbul 1256; Bulak 1279).

29. Nuḫbetü’l-leṭâʾif. Müellifin Üsküp’te bulunduğu sırada yazdığı bu Arapça eser Zemahşerî’nin Nevâbiġu’l-kelim’inden seçmeleri, Harîrî’nin Mirʾâtü’ş-şeyyib’inin şerhini ve vâridâtını ihtiva eder (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 138 [müellif hattı]).

30. Mecmûʿatü’l-esrâr. Muhyiddin ibnü’l-Arabî, Sadreddin Konevî, Abdullah Bosnevî Osman Fazlı Efendi’nin bazı eserlerinden seçmeleri ve ismâil Hakkı’nın halife olarak tayin edildikten sonra Osman Fazlı’yı ziyaretleri esnasında tuttuğu Arapça notları ihtiva eder (Âtıf Efendi Ktp., nr. 1500 [müellif hattı]). Bu notlar Tamâmü’l-feyż’deki notların aynıdır.

31. Risâle-i Şem‘iyye. “Âdem bir demdir” diye başlayan şiirin şerhidir (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 217/2).

32. Es’iletü’s-Sahafiyye ve ecvibetü’l-Hakkıyye. ismâil Hakkı’nın, Şeyh Mehmed Sahafî’nin manzum sorularına verdiği cevaplardan meydana gelen eserde zât-ı ilâhiyye ve ahadiyyet gibi konular ele alınmıştır. Nüshalarından birinin başında (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 250) sonradan yazıldığı anlaşılan “Keşfü’l-gıtâ li-ehli’l-atâ” ibaresi bulunduğundan bazı araştırmacılar bu nüshayı yanlışlıkla başka bir eser olarak göstermişlerdir. ismâil Hakkı’nın manzum sorularına da Mehmed Sahafî Ecvibetü’s-Sahafî an es’ileti’ş-şeyh ismâil Hakkı adıyla cevap vermiştir (iÜ Ktp., TY, nr. 2208/1).

33. Es’ile-i Şeyh Mısrî’ye Ecvibe-i ismâil Hakkı. Niyâzî-i Mısrî’nin, “Müşkilim var size ey Hak dostları eylen küşâd” mısraıyla başlayan şiirinin şerhi olup Makālât-ı ismâil Hakkı içinde basılmıştır (istanbul 1288, s. 3-8).

34. Kitâbü’l-Fasl fi’l-esrâr. Bazı tasavvuf terimlerinin izahına dair küçük bir risâledir (Âtıf Efendi Ktp., nr. 1501/2).

35. Esrārü’l-hurûf (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2537, vr. 21b-30b).

36. Risâle et-Teḥaccî fî ḥurûfi’t-teheccî (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 162 [müellif hattı]).

37. Ḥaḳāʾiḳu’l-ḥurûf (Millet Ktp., Şer‘iyye, nr. 1182, vr. 73b-79b).

38. Kitâbü Zübdeti’l-makāl (Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 449).

39. Maḳālât-ı Şeyḫ ismâʾîl Ḥaḳḳı (Mecmûʿatü’l-ḫuṭab ve’l-vâridât). 1118-1124 (1706-1712) yılları arasındaki vâridâtını ve şerhlerini ihtiva eder. Bir hâtıra defteri niteliğindeki bu Arapça eserde müellifin şiirleri, düşünceleri, bazı âyet ve hadislerin açıklamaları, hayatıyla ilgili bilgiler ve mektuplaşmaları da yer alır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 85/2).

40. Mecmûʿa. 1122 (1710) yılındaki hac yolculuğunu da anlattığı eser, Mısır ve Hicaz’da bulunduğu sıradaki vâridâtı ve şerhleridir. Bu Arapça mecmuada Mısır ulemâsı ve meşâyihinden bir kısmına hediye ettiği risâleler de yer almaktadır (Beyazıt Devlet Ktp., Genel., nr. 3507 [müellif hattı]).

41. Kitâbü’n-Netîce. Safer-Şevval 1136 (Kasım 1723 - Temmuz 1724) tarihleri arasındaki vâridâtı ve şerhlerine dair olan eser Ali Namlı ve imdat Yavaş tarafından Latin harfleriyle yayımlanmıştır (istanbul 1997). ismâil Hakkı’nın Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi’yle (Genel, nr. 66, 71, 79, 84, 86, 87) diğer bazı kütüphanelerde (Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 645, Hâlet Efendi, nr. 789/3, Mihrişah Sultan, nr. 93, Esad Efendi, nr. 1667; iÜ Ktp., TY, nr. 2153, 4019, 9793; Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdayi, nr. 468; Âtıf Efendi Ktp., nr. 1420/2) çok sayıda vâridât türü eseri bulunmaktadır.

C) Hadis. 1. Şerḥu Nuḫbeti’l-fiker (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 35-37 [müellif hattı]).

2. Şerḥu’l-Ḥadîs̱i’l-erbaʿîn (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 38, vr. 1a-14a [müellif hattı]).

3. Şerhu’l-Erbaîne hadîsen. imam Nevevî’nin kırk hadisinin Türkçe tercüme ve şerhidir (istanbul 1253, 1313, 1317). Müellifin bazı hadis şerhlerini ihtiva eden risâleleri de vardır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 41-42).

D) Fıkıh ve Kelâm. Şerḥu Fıḳhi’l-Keydânî (Âtıf Efendi Ktp., nr. 873 [müellif hattı]); Risâle-i Mesâili’l-fıkhiyye (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 161, vr. 34a-48a [müellif hattı]); Risâletü’l-Câmia li-mesâili’n-nâfia (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2902); Kitâbü’l-Fazl ve’n-nevâl (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 83 [müellif hattı]); ihtiyârât (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 414, vr. 134b-148b); Ecvibetü’l-Hakkıyye an es’ileti’ş-Şeyh Abdirrahmân (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, 1521/3 [müellif hattı]); Şerhu Şuabi’l-îmân (istanbul 1304); Şerhu’l-kebâir (Rumûzü’l-künûz) (istanbul 1257).

E) Diğer Eserleri. 1. Şerhu Mukaddimeti’l-Cezerî (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 38/7 [müellif hattı]).

2. Kitâbü’l-Furûḳ. Çeşitli ilimlere dair bazı kavram ve terimlerin açıklamasını ihtiva eder (istanbul 1251, 1291, 1310).

3. Şerḥu Risâle fî âdâbi’l-münâẓara li-Taşköprîzâde (istanbul 1273).

4. Mecâlisü’l-vaʿẓ ve’t-teẕkîr. Üsküp’te bulunduğu sırada yaptığı vaaz ve nasihatlerini ihtiva eden Arapça bir eserdir (istanbul 1266, 1303).

5. Kitâbü’l-Ḫuṭabâʾ (Ḫaṭîbü’l-ḫuṭabâʾ) (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 85/1 [müellif hattı]).

6. Risâle-i Gül (Risâle-i Verdiyye) (istanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 975/7). ismâil Hakkı’ya ait birkaç mecmua daha mevcut olup (iÜ Ktp., TY, nr. 482; TY, nr. 1999; Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 41) bunlar genellikle şiirlerini, mektuplarını, istinsah ettiği bazı eserleri, notlarını, yer yer yaptığı tefsirleri, hadis şerhlerini ve bir kısım vâridâtını ihtiva eder (edebî eserleri için aş.bk.).

ismâil Hakkı’ya bazı eserler nisbet edilmektedir. Bunlardan Abdülkadir Akçiçek tarafından Özün Özü adıyla sadeleştirilen (istanbul 1963) Lübbü’l-lüb ve sırru’s-sır (istanbul 1289, 1328) üslûp olarak ismâil Hakkı’nın eserlerinden farklıdır. Ayrıca müellif bazı kitaplarında eserlerinin isimlerini verirken böyle bir risâleyi zikretmemektedir. Kütüphane kayıtlarında Niyâzî-i Mısrî’ye de isnat edilen bu eserin Erzurumlu ibrâhim Hakkı’ya ait olması daha kuvvetli bir ihtimaldir. ismâil Hakkı’ya nisbet edilen Risâletü Cilâʾi’l-ḳulûb da (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 82) Erzurumlu ibrâhim Hakkı’ya aittir. Şerḥu Risâleti’s-Sühreverdiyye (er-Raḳīmü’l-evvel), Sühreverdî’nin eserine yazılan bir şerhin ismâil Hakkı tarafından yapılmış istinsahıdır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 86/1). Şerḥu Risâleti Vaḥdeti’l-vücûd li-Mevlâ Câmî, Molla Câmî’nin eserinin eksik bir istinsahı olup kenarında bazı hâşiyeler vardır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 161/2). el-iksîrü’l-muʿaẓẓam ve’l-ḥacerü’l-mükerrem, Muhammed el-Gamrî el-Mısrî’nin (ö. 1049/1639) eserinin ismâil Hakkı tarafından yapılmış bir istinsahı olup baş tarafında yer yer hâşiyeler mevcuttur (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 114). Yine ona nisbet edilen Münteḫabât min Minhâci’l-ʿâbidîn, Gazzâlî’nin Minhâcü’l-ʿâbidîn adlı eserinin mukaddimesinin ilyâs b. Abdullah el-istanbûlî tarafından yapılan istinsahından ibarettir (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 88). Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi’nin mürşidin vasıfları ve riayet edeceği hususlarla ilgili eseri yanlışlıkla ismâil Hakkı’ya nisbet edilerek Ahidnâme-i ismâil Hakkı adıyla basılmıştır (istanbul 1329). Abdullah Bosnevî’nin Tecelliyâtü ʿarâʾisi’n-nuṣûṣ adlı Fuṣûṣ şerhinin ingilizce tercümesi de ismâil Hakkı’nın adıyla yayımlanmıştır (Ismail Hakkı Bursevi’s Translation of and Commentary on Fusus al-Hikam, trc. Bülent Rauf, I-IV, Oxford 1986-1991). ismâil Hakkı’ya nisbet edilen Muḫtaṣar li-Târîḫi ibn Hallikân, müridlerinden Muhammed Kalbî tarafından şeyhinin istifadesi için hazırlanmış ve ona ait bir mecmuaya yazılmıştır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 161/1). Mecmûʿatü’l-edʿiye’nin de (Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 519) ismâil Hakkı’ya ait olması uzak bir ihtimaldir. Tek nüshası bilinen eserin baş tarafında duaların ismâil Hakkı tarafından seçildiğine dair ibareden başka ona aidiyetini gösteren bir işaret bulunmamaktadır. Şerḥu Kitâbi’d-Dürreti’l-fâḫire fî keşfî ʿulûmi’l-âḫire Gazzâlî’nin ölüm, kabir hayatı ve âhiret hallerine dair ed-Dürretü’l-fâḫire fî keşfî ʿulûmi’l-âḫire adlı eserinin eksik bir şerhi olup kenarında ismâil Hakkı tarafından eklendiği anlaşılan hâşiyeler vardır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 86, vr. 265-297). Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi’nde bulunan (nr. 17709) ve ismâil Hakkı’ya isnat edilen Tefsîru Sûreti Yûsuf adlı eser Yâkub Afvî’ye (ö. 1149/1736) aittir. Manastırlı ismâil Hakkı’nın Türkçe Tefsîr-i Sûre-i Yâsîn’i de (istanbul 1316) yanlışlıkla ona nisbet edilmiştir.

kaynak: https://islamansiklopedis...g.tr/ismail-hakki-bursevi

pasif gaylar neden cinsiyet değiştirmiyor

pasif gayların cinsiyet değiştirmesi gerektiğini düşünen insan söylemi. cinsiyet değiştirdiğinde de diplerini dövdürecekleri için gerek duymuyorlar kanısındayım.

(bkz: dibini dövdürmek)

yazarların kredi kartı ile en son aldıkları şey

2'şer paket scarlett marka gece ve gündüz pedi.

kul hakkını sağ elle yersek helal olur mu

eşofmanlı şevket hoca'ya sorulan sorulara benzer bir soru.

biz bunu anlattık.

allahımıza hamdolsun diye yemeğe oturan ateist

(bkz: inşallah diyen ateist)

şimdi arda turan ın dönme zamanı

haklı bir beyan. arda'nın dönüşü "adam"lık katsayısını yükselteceği için real madrid'i geçebilmeleri için tek yol arda'nın takıma geri dönmesi.

hadi katalanlar alın geri arda'yı, tüm türkiye ve özellikle galatasaray camiası rahata ersin.

ibb nin 2019 model lüks araba kiralaması

saraylara ve şatafata harcanan paralara sesi çıkmayanlara dert olmuş kiralama.

ne güzel demiş şair;

insanoğlu tuhaftır
her bir lafı kaldırmaz
ibne dersin kızar da
sikersin aldırmaz

türkiye nin içinde bulunduğu psikolojik buhran

(bkz: dış güşler)

16 kasım 2019 misvak karikatürü

her zamanki gibi lağımdan çıkmış leş bir karikatürdür. hayır en ufacık bir zeka kırıntısı görsem tamam diyeceğim ama...

sabahın köründe ekmek almak zorunda kalmak

görevlisi olmayan bir binada oturulduğuna delalettir. sağolsun bekir amca her sabah ekmeğimizi, sütümüzü kapımıza asar. *

erkek dediğin karısını döver

akıllara levent oran'ı getirmiştir.

https://www.youtube.com/watch?v=4BL37v9xGHw

(bkz: kaşınan kadını döveceksin)

kışın askerde içlik veriyorlar mı sorunsalı

cevabı gidilecek yere göre değişebilir ama vermiyorlar. kantinlerde satıyorlar. ya da bir süre sonra askerliği bitenler bırakıyorlar onlar kullanılıyor. kış ayında askerlik yapacak bireylerin yanlarında götürmeleri kendi yararlarına olur.

beş vakit namaza başlama eşiği

(bkz: deprem)

1999 depremini istanbul'da yaşayanlar bilirler ilk sabah namazında camilerde yer yoktu. gece sokaklarda yatan insanlar namaz vakti camileri doldurmuştu. namaz esnasında da artçı bir depremin olması oldukça manidar olmuştu. *

yeni kimlik kartları

değiştirmek için son gün 31 aralık 2020. ondan sonrasına bakacağız.

not: bir tarih yokmuş sanırım yanlış biliyormuşuz.

Nüfus cüzdanlarının Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartları ile değiştirilmesi ile ilgili zorunlu bir tarih var mı?
Nüfus cüzdanları; kimlik kartı başvurusu yapılıncaya geçerli olup, nüfus cüzdanlarının kimlik kartı ile değiştirilmesi ile ilgili belirlenmiş son tarih bulunmamaktadır.

ilgili linkten bakılabilir.

https://randevu.nvi.gov.tr/pages/sss

bebek gazı

emziren annenin rezene çayı içerek bir nebze azaltabildiği tecrübe ile sabittir. ayrıca bebeğin bacaklarını karnına doğru itmek suretiyle yapılacak masaj da fayda etmektedir. hala devam eden bir sorun varsa metsil damla veya nurse harvey's bitkisel gaz giderici damla kullanılabilir.

apple açığını bulan türk liseli

güncel euro kuru ile 15,69 euro ile ödüllendirilmiştir. vergilerin ardından 12,87 euro ele geçen net rakamdır. türkiye şartlarında güzel para.

yuto nagatomo keşke nagazaki de ölseydi

perşembe günü türkiye'ye yenilip avrupa şampiyonası'na katılma hakkını kaybeden bir izlandalı gazeteci "kurtuluş savaşı dedikleri savaşta keşke avrupalı ülkeler ebeniz ile cima etseydi de şimdi karşımızda olmasaydınız" dese ne cevap vereceği merak konusu olan fatih altaylı söylemi.

hayır benzetme yapılır, mübalağa da yapılır ama işin bokunu çıkarmamak lazım.

adam kötü performans sergiliyor diye böyle bir kelam edilir mi?

kerana tatlısı

(bkz: kerhane tatlısı)

dün zall ı rüyada görmüş olmam

(bkz: rüyada zall görmek)
(bkz: rüyada zall ı görmek)
(bkz: sadece yazarı ilgilendirecek derecede subjektif)

kompresörle makatına hava basılan genç

belli dönemlerde aynı içerikteki haberler ajanslara düşmektedir.

anlayamadığım şey ise bu insanların kompresör ile arkadaşlarına neden şaka yapmak istemeleri. hayır illa böyle bir itlik yapacağım diyorsan yine yap ama götüne sokup hava basmak nedir lan?